28 Kasım 2009 Cumartesi

üflediler söndüm...



olgun şimşek
'in kapalıçarşı dizisinde söylediği türkünün etkisindeyim günlerdir. günlerim dağıldı, kalbimde bir bıçak dolanıp duruyor çözemedim. çözmek de istemiyorum. olgun'un sesine diyecek hiç sözüm yok, öylesi derinden. türkü denilen alem ne hisli ne sır bir köprü!

çok şey kattı bu türkü bana.

çocuk dünyasının, çocukluğunu yitirmişlerin dünyalarında aslında neler yaptırabileceğini gösterdi. küçücük bir çocuğun bir sözüyle bir adamın yemininden dönebileceğini gösterdi. zeze'nin bağdaşını kurup yusyuvarlak gözleriyle, öylece oturup dinlemesi, bir çocuğun içindeki kaybolmamış taptaze samimiyetin ne de güzel bir şey olduğunu gösterdi. hele de bu bayram gününde (ve evet mutlu bayramlar olsun herkese) "nerede o eski bayramlar"dan ziyade nerede kaldı çocukluğumuz deyip durdum...

ve yine bir adam bir bahçe kapısında nasıl da bekletilir öylece, nasıl da giremezsin evine, nasıl da kalakalırsın kapı eşiğinde onu öğretti. bir adım atsan sanki yanacakmışsın gibi çaresiz kalıvermenin ne olduğunu.


"istemezsen bu aşkı

otur baştan yaz beni"


aşk'ın ne olduğunu, aşkın kendinden vazgeçiş, aşkın teslimiyet, aşkın her şeyi ve hatta kendini bile yok saymak olduğunu öğretti.

ve en güzeli de bağlamanın içinde "ağla"nın saklı olduğunu, ne yaparsan yap gözünden inen yaşları saklamanın kolay olmayacağını öğretti...

ve tabii ki türkü için buyrun; bağlama